top of page

Meslekî Eğitim ve Basım Endüstrisinde Genç İstihdamı

  • Yazarın fotoğrafı: matbaadijital dergisi
    matbaadijital dergisi
  • 29 dakika önce
  • 4 dakikada okunur
ree


Meslekî Eğitim ve Basım Endüstrisinde Genç İstihdamı

 

Meslekî eğitimi belki de en çok eleştiren meslek gurubu olarak matbaa alanını konuşabiliriz. Bu konuda sayısız seminer, oturum, tartışma, panel vb. etkinlik yapan sektör, farklı fikirleri harmanlayarak nihai bir çözüme ulaşamamaktadır. Ancak münferiden baktığımızda ise birçok matbaanın meslekî eğitime ciddi katkı sunduğunu da görürüz. Bu yazıda meslekî eğitimin gerçek anahtarını bulabilirsiniz.

 

Yazan: M. Akif Tatlısu

Basım endüstrimizde meslekî eğitim konusu, yeni bir konu değildir. Yıllardır konuşulmaktadır. Ülkemizin ilk matbaacılık okulu (Matbaa Sanat Enstitüsü) 1950’de kurulmuş ve aradan 40 kırk yıl geçtikten sonra ikinci matbaacılık okulumuz Dr. Oktay Duran tarafından kurulmuş ve Milli Eğitime devredilmiştir.

Ara dönemde farklı illerimizde ondan fazla meslek lisesi bünyesinde matbaacılık bölümü açılmış ve çok sayıda öğrenci mezun etmiştir.

Üniversite düzeyinde ise 1976’da Yüksek Teknik Öğretmen Okulu kurulmuş, 1982’de ise Marmara Üniversitesi’ne bağlı Teknik Eğitim Fakültesi olarak matbaa öğretmeni yetiştirmeye devam etmiştir. Aynı dönemde “Teknik Eğitim Fakültelerinin kapatılma kararına kadar” Gazi Üniversitesi de matbaa eğitimi bölümü ile matbaa öğretmenleri yetiştirmiştir. Bu okullardan mezun olan öğretmenlerin önemli bir kısmı atanmış ve halen meslek liselerinde öğretim hizmeti vermektedir. Bunun yanı sıra bu okullardan mezun olan öğrencilerin önemli bir kısmı da piyasada çalışmayı sürdürmüşlerdir.

Bugüne geldiğimizde ise durum bu yazının konusu olmayacak kadar komplike bir hale gelmiştir. Bu yazının konusu artan okul sayısına, üniversitelerdeki yapılanmanın genişlemesine rağmen niçin halen matbaa alanında yeteri kadar eğitimli gencin istihdam edilememesi de olmayacaktır. Bu yazıda elimizdeki en verimli genç istihdamı aracına yönelerek bu problemi kökünden çözen bir gelişime odaklanacağız. Yani Mesleki Eğitim Merkezlerine ve MESEM İstanbul projesine…

ree


MESEM nedir?

Meslekî Eğitim Merkezi’nin kısaltması olan MESEM, meslek liselerinde teorik eğitimi önceleyen meslekî eğitime alternatif olarak geliştirilmiş bir projedir. Çıraklık Eğitim Merkezlerinden devşirilen bu proje eksikliklerinin tamamlanması ile güzel bir çözüme evrilmiş ve birçok alanda önemli kazanımlar sağlamıştır. Kısaca yazalım:

Meslek Liselerinde Eğitim

Meslek Lisesinde herhangi bir meslek dalında 4 yıllık eğitim gören bir genç, kültür derslerinin yanı sıra meslek derslerini de teorik olarak görür. Bu üç yıl sürer. Dördüncü yılda genç, staja başlar ve haftanın üç günü bir işletmede okulda kazandığı teorik meslek bilgileri ile okulun atelyesinde edindiği tecrübeleri, özel sektörde geliştirmeye gayret eder. Bu noktada eğer öğrencinin okuduğu okuldaki meslek öğretmenleri yetkin ise atelye yeterli makine parkına sahip ise öğrenci bu gayreti ile bir meslek kazanmakta önemli bir adım atar. Aradaki “ise” kelimeleri niçin meslek lisesi mezunlarının sektörde kalmadıklarının, cevabını verecektir. Ancak bazı alanlarda lise düzeyinde mesleki eğitim gerçekten hem teori hem de pratikte çok iyi durumdadır. Özellikle döner sermayeye sahip okulların öğrencileri sadece okulda bile olsa iyi bir gelişim gösterirler. Ancak bu durum sadece bazı meslek alanları ile ilgilidir ve matbaa alanı bu “çoğunlukla” bu değerlendirmenin dışındadır.

MESEMlerde Eğitim

Meslekî Eğitim merkezlerinde eğitim gören gençlerde de durum aynıdır. Yani MESEM öğrencileri de dört yıllık bir eğitim alırlar. Dört yıl sonunda ustalık belgesi, işyeri açma yetki belgesi gibi belgelere sahip olurlar. Burada eğitim sistemi farklılaşmaktadır. Öğrenci birinci sınıfın ilk gününden itibaren bir işletmede “çırak” olarak çalışmaya başlar. Teorik eğitim ise sadece haftada bir gündür. Kültür dersleri temel dersler ile sınırlandırılmıştır. Meslek dersleri ise neredeyse aynıdır. Dolayısıyla bu öğrenciler henüz 14 yaşındayken meslekleri ile hemhal olurlar. Becerilerini geliştirirler. Üstelik simülasyon olarak değil, gerçek hayatın içinde kalarak bunu başarırlar. Sonuçta her iki öğrenci de 18 yaşında mezun olduğunda ellerinde aynı belgeler olmasına rağmen MESEM öğrencisi artık yetkinliğine sahip olduğu gerçek bir meslek sahibidir. Özetle sektörde kalma oranı birdenbire tersine döner. Meslek liselerinde sektörde kalma oranı %50’nin altında iken MESEM’de %100’e yaklaşmaktadır.

Matbaa Alanındaki Durum

Matbaa alanında lise eğitimini tamamlayan gençler ise yetkinsizlik problemi nedeniyle eğitimlerinin hak ettiği işi bulamazlar. Ayrıca 12 yıldır okulda olan on sekiz yaşındaki bir genç için bir matbaada işe başlamak oldukça zor bir karardır. Bu sebeple öğrenciler eğer akademik olarak başarılılarsa hemen ön lisans ya da lisansa yönelirler. Akademik açıdan da yetkinlikleri yok ise çalışma saatleri esnek, daha az yorulacakları ve genellikle yetkinliğe ihtiyaç duymayan alanlarda iş arayışına girerler. (Bu durumu kuşak isimleri ile tarif etmek de çok gerçekçi bir yaklaşım değildir. Şimdiki gençler böyle diyenlerin o yaşta oldukları yıllardaki büyüklerinin de kendileri için farklı sebeplerle aynı şeyleri söylediklerini unutmamak lazım.) Bu sebeple sektörde kalmamak problemi ve genç istihdamının düşmesi büyümeye devam etmeye mahkum kalır.

MESEM zor bir uygulama değildir

MESEM, bu yönüyle matbaanın kurtuluş reçetesidir. Dört yılını matbaada çırak ve kalfa olarak geçirmiş, sabır göstermiş, öğrenmiş ve seviyesi ne olursa olsun gelişme göstermiş genç, matbaanın artık hazır elemanıdır. Ancak bu sabır ve emek isteyen bir süreçtir. Çünkü işletme ve personeli MESEM projesine dahil olduğu anda hem okuldaki öğretmenin hem de işletmedeki ustanın yerini alır. 14 yaşındaki bir çocuğun bahanelerine, keyfiliğine çok zaman tembelliğine sabır gösteremeyebilir. Bu da matbaacıların adam yetiştirmekle ilgili yıllar ötesinden gelen zaafına ve tembelliğine dayanır.

Yatırımın dönüşünün en hızlı olduğu alan

Ben matbaalarımıza şunu tavsiye ediyorum. Küçük bir matbaa sınıfınız olsun. Bunu dört yıllık bir yatırım olarak düşünün. Bu öğrencileri de sınıfınızda okuyan gençler olarak düşünün. Onların eğitimini önceleyin. Sabır göstermeniz süre maksimum dört yıldır. Dört yılın sonunda o sınıfın mevcudu kadar kendi ellerinizle, görgünüzle, stratejilerinizle ve kültürünüzle yetiştirdiğiniz çalışanız olacak. Bunu dört yıl boyunca her sene yeni sınıflar oluşturarak sürdürdüğünüzde ise sekiz sene sonra sağlam bir usta kadronuz olacak. Elbette transfer ettiğiniz ya da uzun yıllar vererek usta haline getirdiğiniz mevcut ustalarınız da olacaktır. Ama onlar altmış yaşında yorgun işçiler olduğunda bu sabır gösterdiğiniz gençler 26 yaşında güçlü ve işi öğrenmiş çalışanlarınız olacak.

Sonuç

MESEM tahmin edildiği kadar zor bir sistem değil. Yönetilmesi de çok zor değil. İnsan Kaynaklarınıza bakan tek bir kişi bile olsa rahatlıkla sürdürülebilir. Yeter ki Devletin kanunla çizdiği çizgiler içinde kalın ve tek odak noktanız o gencin sizin istediğiniz gibi yetişmesi olsun. Gerisi çok kolay olacak.

ree

 

 
 
LOGOPNG.png
Yakuplu Mah. Yakuplu Cad. Ceylan Residance A Blok D73 Beylikdüzü/İstanbul - Türkiye

©2025 Tüm Hakları Saklıdır - Matbaa Dijital Dergisi

İletişim
(212) 876 10 70
Bizi Takip Edin!
  • alt.text.label.Instagram
  • YouTube
bottom of page